Onlar Türklerin tarihinde müstesna bir yere sahip.

Onlar öyküleri diğerlerine benzemeyen bir topluluk.

Onlar atalarının topraklarında yaşamayı seçmiş, bu uğurda yüzyıllardır savaş veren bir Türk boyu.
Uygurlar tarih sahnesine çıktıklarından bu yana, Türklerin yönetme ve devlet olma geleneklerini değiştiren bir halk. Bunun en önemli nedeni yerleşik düzene geçen ilk Türk boyu olmaları.

Başlangıçta Baykal gölünün güneyinde dağınık halde yaşayan Uygurlar, 7. yüzyılın sonlarına doğru bölgede devlet haline gelen Göktürk'lerin kurucu ortağı oldular.
Uygurlar, Göktürk Devleti'nin kurucu ortaklarındandı.
745 yılında diğer Türk boylarının da desteğiyle Göktürk Devleti'ni yıkıp kendilerine ait Uygur Devleti'ni kurdular. Bu devletin inşasında 9 Oğuzlar olarak bilinen boylardan büyük destek gördüler. Bazı Çin ve İslam kaynakları iktidar kurma sürecininde çevredeki topluluklarla ittifak kurup işbirliği yaptıkları için, müttefik veya akraba anlamına gelen Uygur adıyla anıldıklarını aktarıyor.


İlk başta Uygurların başkenti Ötügen'di. Daha sonra başkenti Karabalgasun'a taşıdılar ve burada yerleşik hayata geçtiler.
Uygur Devleti'nin Bayrağı

Uygurların savaşçı kollarından Karluklar, 721 yılında, Talas nehri çevresinde Çinlilerle Arap orduları arasındaki savaşta, Araplarla ittifak kurup Çinlileri mağlup ettiler. Çin bölgeden geri çekilince Uygurlar da bugün yaşadıkları yer olan Turfan'a girdiler. 840 yılına kadar bölgedeki en büyük güç, Uygurlar oldu. Ancak bu tarihte Kuzeyden gelen bir başka akraba topluluk Kırgızlar tarafından egemenlikleri sona erdirildi.

Uygurlar Türk kavimleri arasında pek çok ilki gerçekleştiren topluluk oldu.

Tarihteki ikinci Türk alfabesini geliştirdiler. Ahşap harflerden matbaa makinesi imal ederek yoğun şekilde kağıt kullandılar, kitaplar bastılar ve kütüphane inşa ettiler.

Astronomi ve tıpta önemli keşifler yapan Uygurlar, 12 hayvanlı geleneksel Türk takvimini geliştirdiler.

 Ziraat, maden işleme, inşaat ve mimarlık gibi konularda uzmanlaştılar.

Amonyak gibi bir takım kimyasalları elde etmeyi başardılar.

Kamu hukuku ve özel hukuk alanında kendilerine özgü bir sistem kurdular.Kira, satış, vasiyet, faiz, yarıcılık*, özel sözleşme benzeri birçok ticaret ve hukuk kavramını kullanan Uygurlar, oldukça basit nitelikte de olsa pasaport ve vize uygulamaları hayata geçirdiler.

Dans ve müzikte özgün üslupları, minyatür sanatı ve orta oyunu benzeri gösteri ve eğlence gelenekleri ile Türk tarihi içerisinde önemli bir konuma sahip oldular.


Bu yüzdendir ki, Anadolu Türkleri, üstün bir medeniyet kuran Uygurlardan ilham alarak dillerine çağdaşlaşma  sözcüğünün eş anlamlısı olarak uygarlaşma sözcüğünü yerleştirdiler.

Tarihin değişik dönemlerinde farklı dinlere inanan ama atalarının şaman geleneklerini yitirmeyen Uygurlar, 10. yüzyıla doğru Karahanlıların önderliğinde İslamiyete geçtiler.

Cengiz han 13. yüzyılda Turfan bölgesini işgal edince, gönüllüce Moğolların hakimiyetini kabul eden Uygurlar, onlara devlet idaresi, teşkilatlanma ve diplomasi alanlarında çok şey öğretti.

18. yüzyıla kadar bölgesel hanlıkların egemenliğinde yaşadılar. Bu tarihlerden itibaren Çin'in baskısını hissedilmeye başladı.

Artık Doğu Türkistan olarak bilinen bu coğrafya, 1911'de Çin'e bağlı valilerin yönettiği özerk bir bölgeye dönüştü. Çinliler Uygurların yaşadığı bu bölgeyi Şincan (Çince'deki anlamıyla "yeni topraklar") Bölgesi olarak adlandırdı. Türkiye’nin iki buçuk katı, Fransa’nın yaklaşık üç katı büyüklüğünde bir bölgeden bahsediyoruz aslında.


1933 ve 1949 arasında iki defa bağımsız bir cumhuriyet kurma girişiminde bulunan Uygurlar başarılı olamadı. İsyanlar çok kanlı şekilde bastırıldı. Uygurların kanaat önderlerinin vücutlarından ayrılmış başları, mızraklara takılarak bölgedeki camilerin kapılarında günlerce teşhir edildi.
1933'de Sincan'da kurulan Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti'nin kuruluş merasimi

Uygur Türklerinin bugününe de değinmemek olmaz.

Doğu Türkistan'da bulunan Turfan Bölgesi; dünyanın en verimli en sulak tarım arazilerinden birisi. Ayrıca Doğu Türkistan toprakları yeraltı kaynakları açısından da çok zengin. Çin'de bulunan faal maden ocaklarının %85'i bu bölgede. Volfram, altın, kömür, uranyum gibi değerli madenler bir kenara, 500 farklı noktadan petrol, 30 bölgeden doğalgaz çıkartılan Doğu Türkistandaki toplam petrol rezervinin yaklaşık 8 milyar ton olduğu tahmin ediliyor. Bu zengin madenler, hızla büyüyen ve enerji-ham maddeye ihtiyacı da aynı ölçüde artan Çin Ekonomisi için hayati öneme sahip olsa gerek.

Doğu Türkistan'da bulunan Turfan Bölgesi
Bir yanda; çocuk sayısından, ana dilde eğitime, cami imamlarının atamasından, zorunlu göç uygulamasına, iletişim ve haberleşmeden, vergilendirme sistemlerine kadar her konuda Uygurlara baskı, sindirme ve asimilasyon politikalar uygulayan Çin hükümeti, diğer yanda; Çin'in yumuşak karnından faydalanmak isteyen, Uygurların bağımsızlık hareketlerini kendi yörüngesine sokmaya çalışan Amerika Birleşik Devletleri...


Tablo tanıdık geldi değil mi? Her birinin kendine özgü yanları olmakla birlikte, dünyanın birçok farklı noktasında benzer çekişmeler ve savaşlar, büyük devletlerin çıkar çatışmaları gölgesinde devam ederken olan yine masum insanlara oluyor.


1

Yorumları görüntüle

Yükleniyor